• Facebook
  • Twitter
  • Lebriz
Özgür Eryılmaz "Senfonik Etüdler"

Özgür Eryılmaz

"Senfonik Etüdler"

9 Şubat - 8 Mart 2019

 

Platform A





 
  • Özgür Eryılmaz, 1972 yılında Gümüşhane/Torul’da doğdu. 1994 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi  Fatih Eğitim Fakültesi Resim-iş Eğitimi Bölümü’nden mezun oldu. 2002 yılında Çukurova Üniversitesi  Resim-iş Öğretmenliği Bölümü’nde yüksek lisans programını tamamladı. 1994 yılından beri  Görsel Sanatlar Öğretmeni olarak çalışmaktadır. 2015 ve 2016 SNBA Societe Nationale des Beaux-Arts Carousel du Louvre-Paris/Fransa, 2016 Galerie Art’et Miss ‘’Carre’’-Paris/Fransa,  2016 Torun/Polonya 8.Uluslararası Plastik Sanatlar Sempozyumu ve Sergisi, 2016 Portakal Çiçeği Uluslararası Plastik Sanatlar Kolonisi Seçkisi-Berlin/Almanya  gibi yurt dışı sergi ve sempozyumların yanı sıra, yurt içinde birçok  sempozyum ve sergiye katılmıştır. 9 kişisel sergi açmıştır. Ulusal ve uluslararası projelere imza atan  AlarmArt sanat topluluğu üyesidir. Adana’da yaşamaktadır.

    EVREN MÜZİĞİ

    Evrende müzik vardır.  Bol, her uzak köşeye sinmiş, eski,  dingin, dinleyecek olanların varlığına bile aldırmadan ve yinelenemeyecek bir ustalıkla çalınan,  içe işleyen, ışıkla taşınan, vakumun ve kara deliklerin etrafından dolanan, sürekli büyüyen bir evrende sürekli gerilen bir yay gibi inleyen bir müzik. Nebulaların mırıldandığı, parçacıkların anımsattığı, tersine büyümüş bir mantar gibi karanlıkta açmış kraterlerin içinde boylu boyunca uzanan bir müzik vardır ve çalınır durur evrende. Değil mi ki 13 buçuk milyar yıl önceki büyük patlamanın kozmik dalgalarının izini sürdük ve evrenin ilk seslerini kaydedip onun ilk yıllarında bir bas çalgısı gibi çalışıp sesi sürekli daha uzaklara yaydığını saptadık, o sesleri merakla ve keyifle sistemimizin her köşesinde arayıp bulup dillendirebiliriz artık. Yıldız tozundan yapılmış insan da içinde bu müziğin kıpırtılarıyla doğar, gövdesi bir ezginin sarıp sarmalandığı kozmik bir kozadan farksızdır. Daha baştan beri içinde olanı anlamak, büyütmek, çoğaltmak ve bir gün onu bir hamlede taşırmak için didinir durur insan. Belki de en çok bir enfiye kutusundan bozulmuş, içinde aralıksız olarak dönüp duran o pimler kakılmış tamburuyla çelik taraklara çarpıp az çok ezgili sesler çıkaran bir müzik kutusuna benziyoruz.

    Gerçekte bir ressam olup görüntülerin evreninde yaratmayı, üretmeyi benimsemiş, ama evrende seslerin asla yitip gitmediğini bilen, içinde taşıdığı sessel çavlana yaslanıp müziği de yaşantısının ana arterlerinden biri haline getiren ressamlar vardır sanat tarihinde. Örneğin Paul Klee sanat yaşamını hem bir ressam, hem bir besteci olarak sürdürmüş, çok iyi bir kemancı olarak hayatı boyunca resim ve müzik arasındaki bağları sorgulamış, bununla ilgili sayısız notlar tutmuş, müziğin zirvesine Bach’ı ve Mozart’ı yerleştirmiş, müziksel düşünmeyi sanatının amacı haline getirmiştir.

    Vasili Kandiskiy, soyut resmin kuramcısı olarak daha çocukluk yıllarından itibaren piyano ve viyolonsel çalmıştır ve aynı zamanda dışavurumcu resimler yapan bir besteci olan Arnold Schönberg’e, bir konserini dinledikten sonra, arkadaşlıklarının da kıvılcımı olacak şu satırlarla seslenmiştir: “Sizin bestelerinizdeki tek tek seslerin kendi yollarında bağımsız yürümelerini, özgün yaşamlarını ben de resimde bulmaya çalışıyorum.” Soyut resmin ustasının kendi  sanatını, sanatların en soyutu olan müzik ile bir çeşit yol arkadaşlığı, yazgı birliği içinde görmesinden daha olağan ne olabilirdi?

    Özgür Eryılmaz da resimsel yürüyüşünde ve düşünüşünde hızını, ritmini, akışkanlığını bir mihenk taşına vurmak istediğinde, -kimilerimizin alışkanlıklarının aksine- gözü hep bir metronoma kayan ressamlardan biri olarak son zamanlarda sık sık fırçasıyla ahşap, pirinç, bakır enstrümanların arasında, onların bin yıllık tozlarını almak, son ve görkemli bir kreşendodan önce onların akortlarını denetlemek, handiyse virtüözlerinin parmakları, dudakları arasına doğru yerleştirilip yerleştirilmediğinden emin olmak istercesine dolaşıyor, yeryüzüne bir çan çiçeğinin, bir campanulanın tohumları gibi yayılmış bir orkestradan görsel notlar alıp onları bizimle paylaşıyor.

    Evrende müzik vardır. Gür, galaksilerin merkezinde bakır boruların büklüm büklüm olduğu kornolar gibi helezonlanan, pulsarların kutuplarında kalp gibi atan, ölü yıldızların ölmediğini, donmuş uyduların donmadığını tanıtlayan, bir yörüngeden bir yörüngeye sıçrayan, hareli gezegenlerin çevresinde dönerken kendi kendisine çarpa çarpa ufalanan, içinden geçeceği bir iğne deliği buldukça neşelenen, ışıyan, eğilip büküldükçe yeni sonsuz tatlara bürünen, karanlığı kamçıladıkça boşluğu kayan yıldızların ardındaki kıvılcımlarla donatan, doğrudan doğruya bize seslenmeyen, ama doğrudan doğruya o sesle varlık bulduğumuz bir müzik vardır evrende.

    Özgür Eryılmaz bir süredir resmiyle bu müziği dinlemeye, dinletmeye çalışıyor ve bize evren müziğini duyabilmek için bir müzisyene olduğu kadar bir ressama da ihtiyacımız olduğunu hatırlatıyor.

    Erhan LANPİR

    Aralık 2018, Ocak 2019

    ESKİŞEHİR

Sergi Resimleri
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

35x30 cm - MDF üzeri yağlıboya
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

60x60 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

52x52 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

52x52 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

45x35 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

52x52 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

81x63 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

100x100 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

92x73 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

52x61 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

100x100 cm - TÜYB
Özgür Eryılmaz

Özgür Eryılmaz

100x100 cm - TÜYB